Dışarıdan bakıldığında yönetici olmak çok kolay gibi
görünebilir. Altında çalışan insanlara emirler yağdıran, onlara yetiştirmeleri
gereken işler veren, zaman zaman da ipleri eline alan ve bu sürekliliği organize
eden kişi olarak görülebilir yönetici. Fakat bana kalırsa bundan fazlasıdır.
Altında çalışanlara iş vermek ve bunu planlamak değildir
sadece yöneticilik. Doğru kişiye doğru işi vermek, kişilerin becerilerine göre
bir planlama yapmak ve kriz anlarında sadece karar vermek değil, doğru kararı
da verebilmektir. Hatta bu anlamıyla ona, bir sanat bile denilebilir. Çünkü
işiniz yalnızca insanları yönetmek değil, aynı zamanda onları motive edip,
ortaya kaliteli bir ürün, bir hizmet çıkartabilmektir. Aksi halde kendinize
yönetici bile dememelisiniz bana kalırsa.
Yöneticilik ya da liderlik, doğuştan gelen bir meziyet
midir, yoksa yönetim eğitimi yahut yöneticilik eğitimi alarak da
öğrenilebilir mi? Elbette kişinin karakteri ve yeteneği de önemli bir etkendir,
fakat ben biraz da “Başkalarını yönetmek isteyen insan, her şeyden önce
kendisinin ustası olmalıdır” diyen Robert Burton’ı kendime örnek, kişinin
öncelikli mesaisini kendisine ayırması gerektiğini düşünüyorum. Başkalarını
yöneten bir pozisyonda olmak elbette herkesin egosunu okşayacak bir durumdur.
Lider olmayı herkes ister fakat kişi önce kendinin lideri olmalıdır. Bunu da
şüphesiz ki, işinin ehli insanlardan alacağı eğitimle pekiştirecektir.
Aksi halde insanları sağlıklı bir biçimde yönetemezsiniz,
onları idare edebilirsiniz ancak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder